Türk Dünyası Eski Yılın Hüznünü, Yeni Yılın Umudunu Yasıyor
Türk dünyasının onulmaz yarası Doğu Türkistan, 2020 yılında da kanamaya devam etti. Korona virüsünün kaynağı
Çin’in, aynı zamanda bu salgından en kârlı çıkan ülke olması, Türk ve İslam dünyasının âdeta elini kolunu bağlamış durumda.
Doğu Türkistan’ın Türklüğünün korunmasının yanında, yeraltı zenginliklerinin Türklük için kullanılması da hayati
öneme sahiptir.
2021 yılının, ülkemizin ateş çemberinden geçtiği Kıbrıs, Suriye, Irak, Karabağ, Balkanlar, Batı Trakya, Adalar Denizi,
Libya, Kırım, Doğu Türkistan, Güney Azerbaycan gibi bölgelerde hayırlı gelişmelerle tamamlanmasını dileriz.
Gelecek sayılarda buluşmak üzere hoşça kalın!

Azerbaycan ve KKTC’nin Sahsında Türklük Kazandı
Saygıdeğer Türk Yurdu Okuyucuları,
Bu sayımızda Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı ve KKTC seçimleri konulu yazılarımızı okuyabilirsiniz.
Bütün dünya gibi ülkemiz de Korona virüsü salgını ile savaşıyor ama tehlike gittikçe artıyor; salgına alışkanlık kazanıp
tedbirlerden vazgeçmemeliyiz. İnşallah kısa sürede aşı uygulamasına başlanır. Salgın, bilim ve düşünce dünyamızın, değerli
temsilcilerini bizden koparıyor. Bu kayıplardan biri, Prof. Dr. Hasan Onat Hoca’mızdı; kendisine rahmet diliyoruz. Bu
sayıda, Hoca’mızla ilgili geniş bir dosya hazırladık. Dosyayı hazırlayan Prof. Dr. Sönmez Kutlu Hoca’mıza teşekkür ederiz.
Kasım, bizim için hem gurur hem hüzün ayıdır. Gurur duyuyoruz, çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bu ayda
daha çok rahmet, özlem ve saygıyla anıyoruz. Hüzünleniyoruz, çünkü onu çok erken kaybettik ve onun gibilerine ne
kadar ihtiyacımız olduğunu, dünyada siyasetin gittiği yanlış yolu görünce daha iyi anlıyoruz.

KARDEŞİMİZ AZERBAYCAN’IN ŞAHSINDA TÜRKLÜK KAZANACAK
Türklük, yıllardır birçok alanda olduğu gibi savaş ile de sınanmaktadır. Bir şeyi hatırlatmakta fayda var: Türkler, savaş sanatını en iyi icra eden millettir. Türklerin gerek “Türk” gerekse farklı adlar altında tarih sahnesinde görüldüğü her coğrafya, bunun sayısız örneklerine şahit olmuştur. Şu da unutulmamalıdır: Türkler, gerekli gördüğü için savaşmıştır ve savaşmaktadır. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaş, bunun en son örneğidir. İnşallah Azerbaycan galip gelecek, hakkını alacak; hatta onlarla sınırdaş olacağız.
Bu sayımızda Prof. Dr. Nesib Nesibli Hoca’mızın, son günlerde gündemde olan “Azerbaycan, Azeri, Azeri Türkçesi, Azerbaycanca, Azerbaycan Türkü, Azerbaycan Türkçesi vb.” kelime ve kavramların tarihî gelişimini, yanlışların nasıl dayatıldığını anlattığı yazısı yer almaktadır.
Bu yıl, Türk hikâyeciliğinin büyük ismi Ömer Seyfettin’in ölümünün yüzüncü yılı. Bu vesileyle bu sayımızı, özel sayı hacmindeki “Ölümünün Yüzüncü Yılında Ömer Seyfettin” dosyası ile çıkarıyoruz. Katkıda bulunan yazarlarımıza teşekkür ederiz.
Ömer Seyfettin dosyasının hacminin büyüklüğünden dolayı birçok yazı ve söyleşiyi sonraki sayılara ertelemek zorunda kaldık. Yazarlarımıza hem teşekkür ediyor hem de onlardan özür diliyoruz.
Nuri Gürgür Başkan’ımız, Türk Ocaklarının tarihine ışık tutmayı sürdürüyor; sonraki sayılarda da devam edeceğiz.
Korona virüsü salgını, birçok değerli insanımızı, kendilerine en çok muhtaç olduğumuz bir dönemde bizden ayırdı. Prof. Dr. Hasan Onat ve Prof. Dr. Salim Cöhce hocalarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz.
Ekim ayı, Türkiye için önemli bir yıl dönümünü barındırıyor: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun!
Gelecek sayılarda buluşmak üzere hoşça kalın!


Bu sayımızın kapağına, 12 Eylül Cuntası’nın zulmüne uğrayıp katledilen şehitlerimizin adlarını ve fotoğrafl arını koyduk.
Şehitlerimiz elbette bu kadar değil, binlerce! Şehitlerimizle ilgili çeşitli çalışmalar yapıldı, müze kuruldu, anıtlar açıldı.
İnşallah daha büyük ve kalıcı olanlar arkasından gelecektir.
Bu sayımızda da bir söyleşi yer alıyor. “Bir eğitim kurumu nasıl oluşturulur?” sorusunun cevabını alacağımız Sayın
Enver Yücel ile Türk Ocağından yetişen gençlerimiz konuştular. Bir başarı hikâyesi olması bakımından önemli.
Bu sayımızda da Türk dünyasının farklı bölgeleriyle yazılar bulacaksınız. “Türk Ocaklarına İhtiyaç Var mı?” sorusunun
cevabını vermeye devam ediyoruz. Büyük ilgi uyandıran “TBMM Çalışmalarında Türk Ocakları” yazı dizimiz, bu sayıda
üçüncü ve son yazı ile tamamlanıyor.
Türk Ocakları, her yıl Türk dünyasını içine alan Kurban kampanyaları düzenliyor. Bu yıl Suriye’deki kurban kesimine
giden mensuplarımız, hem bu görevi yerine getirdiler hem de Bölge hakkında gözlemlerini yazdılar, biz de yayımlıyoruz.
Gelecek sayılarda buluşmak üzere hoşça kalın!

Mehmet Akif Ersoy, Türk’ün toprağından bahsederken “Sıksan şüheda fışkırır!” der. Türk tarihinden de Ağustos
ayını sıksanız zafer fışkırır. Bundan ilham alarak bu ayki kapağımızda, şanlı tarihimizin 11. ve 20. yüzyıllarının kutlu
isimleri Sultan Alparslan ve Mustafa Kemal Atatürk’ü bir araya getirdik; bir tarafta Malazgirt Savaşı diğer tarafta
Baş Komutanlık Meydan Muharebeleri. İkisi de utku (zafer) ile sonuçlandı, ikisi de Anadolu’yu Türk toprağı olarak
perçinledi.
Tam bir yıl önce, Ağustos 2019 sayısında söylediklerimizi olduğu gibi tekrarlıyoruz: “Milletimiz, kaybettigi topraklar
ve hükümranlıgı henüz sindiremedi; sindirmesi de mümkün degil. Bunu sindirmek Türklüge yakısmaz. Bunların
hamaset noktasında kalmaması için öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi sınırları içinde bayındır, huzur
dolu, zenginlesmis, insanını iyi ve dogru egiten, vatandasının her konuda kendinden, her türlü kurum, kurulus ve
kisiden emin oldugu, çevreye duyarlı bir ülke olması için çaba göstermeliyiz. Bir yıl içinde çesitli vesilelerle kutlamalar
yaptıgımız ayları fırsat bilip milletimizin sikâyet ettigimiz konulardaki eksiklerini, davranısa dönmüs egitim vb. etkinliklerle
tamamlamalıyız. Bunu vakit kaybetmeden yapmalıyız, çünkü sınırlarımızın dısındakiler de bizi bekliyor!”
Bugün de benzer kaygıları taşıyoruz. Sınırlarımız dâhilinde bir türlü halledemediğimiz sorunlarımız var: eğitim,
çevre, refah seviyesi, gelir dağılımı, adalet duygusu, liyakat, işsizlik vb. Sınırlarımızın dışındaki sorunlarımız ise bulunduğumuz
coğrafyada bin yıldır devam ediyor. Bunlar bugün ortaya çıkmış sorunlar değil. Türkiye’nin geçmişinde
Hun, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı gibi büyük devletler olduğuna göre bu sorunlarla çok geniş bir coğrafyada
uğraşmamız bize hiç de tuhaf gelmemeli.

Korona Virüsü, Sayısal Dünya, Sayısal Eğitim ve Çin’in Hadsizliği
Korona virüsünün, bütün dünyayı salgın hâlinde pençesine alması, insanlığı yeni arayışlara yöneltti. Belki de uzun
süredir hazırlıkları yapılan yeni bir hayat tarzına daha hızlı geçiş ve uyum için korona virüsü gibi zorlayıcı unsurlar
önemli bir fırsat doğurmuştur. Kim bilir, bunun planlayıcıları, çeşitli “komplo teorileri” içinde çok taraftar bulan, bu
virüsün yapay olduğu görüşünü bir gün itiraf şeklinde anlatacaklardır. Ne olursa olsun, dünyada millet, ülke vb.
görünümün üstünde, “insan” olduğumuzu ve bu yönümüzle tek bir vücut gibi hareket etmemiz gerektiğini, bu salgın
bize çok iyi gösterdi. Türkiye, salgının etkisini özellikle sağlık ve eğitim alanlarında bütünüyle hissetti ve yaşadı.
Bunlardan da yüzümüzün akıyla çıkacağımıza inanıyoruz.

Türk Milleti Şehit Vermeye Devam Ediyor!
Türk Milleti, yurt içi ve dışında şehit vermeye devam ediyor. Aziz şehitlerimizin kanının damladığı en küçük toprak parçası, artık Türk toprağıdır, vatandır, yurttur ve tekrar tekrar şehit vermeye değer; ama şairin dediği gibi asıl vazifemiz, “bu topraklar için yaşamak”tır. Bu arada, yüce Türk milleti, birilerine tarihî varlığını ispatlamak zorunda kalmaktadır. Bunu da millî bir sefer olarak değerlendiriyoruz. Bu anlayışı, Haziran sayısının kapağına taşıdık ve destanlarımızla günümüze kadar ulaşan “Türklüğün var oluş ve çıkış yolu bulma” azminin sürekliliğini vurgulamak istedik.
“Türk milleti”, bünyesinde salt ırk bakımından Türkleri barındırmaz. Türklük, “kendini Türk hissetmek”tir. Bundan dolayı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” sözünü, göğsümüz kabararak söylüyoruz.
Mart ayından beri, Korona virüsü salgını ile ülke genelinde mücadele ediyoruz. Bunu da sağ salim aşacağız. Konuyla ilgili yazılarımız birkaç sayıdır devam ediyor.
3 Mayıs, 19 Mayıs, 29 Mayıs derken Türk Milleti için dönüm noktalarını geride bıraktık. Türkiye dışındaki Türk dünyasının da yaşadığı önemli olaylar vardı. Kırım Türkleri, 76 yıl önce vatanlarından sürülmüşlerdi, sürgün hâlâ devam ediyor. Varlığını bugün dahi ispatlamak zorunda kalan Irak Türklüğü, Irak Türkmen Cephesinin (ITC) kuruluşunun 25. yılına geldi ve hâlâ sorunlarını çözebilmiş değil. Bu sayımızda, konuyla ilgili yazıları okuyabilirsiniz.
Türk Ocaklarının kuruluşunun üzerinden 108 yıl geçti. Kurumlar, kuruluşlar zaman zaman kendilerini sorgulamalı; eleştirmeli; güncellemeli; yanlışlarını düzeltmeli; doğrularında ısrar etmeli. Bu kurum Türk Ocakları ise bu konuda daha hassas olmalı. Geçen sayıda Dr. Cezmi Bayram Üstadımız ile başlayan “Türk Ocakları” konulu yazılar, bu sayımızda Prof. Dr. Milay Köktürk ve Prof. Dr. Abdulkadir İlgen Hocalarımız ile devam ediyor.
Önümüzdeki sayılarda buluşmak üzere…

Türk Yurdu’nun Saygıdeğer Okuyucuları,
Dergimizin son sekiz sayısının “takdim” başlıkları bile Türkiye’nin, Türk milletinin nelerle uğraştığı, hangi badireleri
atlattığı konusunda bir fikir verecektir:
“Eylül: Acılar, Kayıplar ve Umutlar” (Eylül 2019), “Türklüğün Kaderi: Merhamet ve Âleme Nizam” (Ekim 2019),
“Türkiye’nin Sarmaldan Kurtulma Mücadelesi” (Kasım 2019), “Millî Mücadele ve Ankara” (Aralık 2019), “Doğu
Türkistan, Batı Türkistan, Güney Türkistan ve Türkiye” (Ocak 2020), “Biz, Hep Birlikte Türk Milletiyiz” (Şubat 2020),
“Türk Milleti Sorumluluk Sahibidir” (Mart 2020), “Evde Kal Türkiye, Bunları da Aşacağız!” (Nisan 2020).
Türk milleti, tarih boyunca bir mücadele içinde olmuştur. Coğrafya ve afetlerle olanların dışında Çinli, Rus, Yunan,
İngiliz, Fransız, İtalyan, Bulgar, Rum, Arap, Fars gibi milletlerle ve bunların devletleriyle yüzyıllar boyu mücadelemiz
olmuş ve bir kısmıyla hâlâ devam ediyor. Dışarıda düşman bulamayınca birbirimize düşmüşüz, şimdi zaman
zaman yaşadığımız gibi.

Saygıdeğer Türk Yurdu Okuyucuları,
Ülkemiz, art arda zorlu ve sıkıntılı dönemlerden geçiyor. Çin’de ortaya çıkan ve özellikle son iki ay içinde dünyayı kasıp kavuran “korona virüsü”, Mart ayından itibaren Türkiye’yi de sarmaya başladı. Son bir ay içinde, en fazla “Evde kal!” cümlesini kurduk.
Halkımız uyarılara uymalı ve doktorlarımıza yardımcı olmalıdır. Sağlık mensuplarımız, bu acımasız salgına, bilimin ışığında çözüm
arıyor ve bizim bu virüs karşısında bilim dışında kılavuzumuz yok. Bu sayımızda, virüs salgını konusunu farklı açılardan ele alan
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, Doç. Dr. Serhat Küçük, Ş. Adnan Şenel’in yazılarını ve Nuri Gürgür’ün yorumunu okuyacaksınız.

Türk Yurdu’nun saygıdeğer okuyucuları, Türkiye geçen ay olduğu gibi bu ayı da şehitlerin nuru altında
geçirdi. Allah, milletimize ve ordumuza zeval vermesin; geleceğimizin şekillenmesinde, şehitlerimizin bir
damla kanının dahi yeterli olacağına inanıyoruz. Bu bir damla kan ise o toprakların “Türk vatanı” olması
için yeterlidir. Biz zaten o kanı, o topraklara yüzlerce yıl önce akıtmıştık.

Türk Yurdu’nun saygıdeğer okuyucuları, Türkiye olarak zor bir ayı geride bıraktık ve zorlukların bir kısmını
yaşamaya devam ediyoruz. Elâzığ ve Malatya’da deprem felaketi yaşadık. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara
şifa, Türk milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz. Yüce Türk milletinin acıda, tasada, sevinçte nasıl
kenetlendiğini bir kez daha gördük. Bundan bizim şüphemiz yoktu ama şüphesi olanların görmesi bakımından
önemliydi. Keşke, “Biz, Hep Birlikte Türk Milletiyiz.” sözünü hiç unutmasak, hayatımızın her safhasında uygulasak,
bunu hatırlamak ve yaşamak için “felaket”, “zafer” gibi olağanüstü olayların meydana gelmesini beklemesek!
Keşke, sadece bir doğa olayı olan deprem gibi felaketlere hazırlıklı olsak ve “Ne yapalım, Allah’tan geldi.” diyerek
sorumluluktan kurtulmaya çalışmasak. Hiç gözümüzü kaçırmayalım, Allah mutlaka soracak: “Ben size tedbirinizi
alın, takdir benden, demedim mi?”.

Saygıdeğer Türk Yurdu okuyucuları, 2020 yılı, Türk dünyası için hayırlı ve uğurlu olsun. 2019 yılında da Türk
dünyasının bir kısmı büyük baskılar, zulümler yaşadı: Afganistan, Batı Trakya, Doğu Türkistan, Irak, İran, Karabağ,
Kırım, Suriye… 2020’den itibaren bu zulüm ve Batı dünyasının çok önemsediğini söylediği “insan hakları
ihlalleri”nin sona ermesini umuyoruz. Bunun, sadece ummakla gerçekleşmeyeceğinin de bilincinde olmak zorundayız.
Bu bilinç, ancak çalışmak, donanmak ve bir Türk nasıl yaparsa öyle girişimde bulunmakla somut hâle
dönüşür. Bilindiği gibi, zulüm karşısında susan, dilsiz şeytandır.

Türk Yurdu okuyucularını saygıyla selamlıyoruz. Bu sayımız, Millî Mücadele ve Ankara ağırlıklı oldu.
Atatürk, yüz yıl önce 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya geldi. Bu geliş bir tesadüf sonucu değildir. Atatürk,
Millî Mücadele’yi Ankara’dan yönetmeye kararlıydı. Ankaralı onu bağrına bastı. Konuyla ilgili olarak Şevket
Bülent Yahnici’nin bir değerlendirme yazısını ve Kadir Çimen dostumuzun Ankara Kulübü Derneği Genel
Başkanı Dr. Metin Özaslan ile söyleşisini fotoğraflarla zenginleştirilmiş olarak okuyabilirsiniz. Bu sayımızda,
başlamasının yüzüncü yılı dolayısıyla Millî Mücadele konulu bir dosya hazırladık. Dosyanın sorumluluğunu
üstlenen Doç. Dr. Nasrullah Uzman Hoca’mıza teşekkür ederiz.

Türkiye, bulunduğu coğrafyayı en yakın tarihle 11. yüzyıldan beri yönetmenin sorumluluğu ve zorluğu altında
mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadele, sınırlarımızın hem içinde hem de dışında olması bakımından önemlidir.
Bu sayımızda, Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz ve Şeref Başkanı Nuri Gürgür’ün bu konuyla ilgili değerlendirmelerini
okuyacaksınız. Ayrıca, geçen sayımızda başladığımız, Şemsettin Küzeci’nin “Irak’ta yayımlanan Türkçe
Dergiler” başlıklı yazı dizisi de, sınırlarımız dışındaki parçamız ile ilgili olmak bakımından önemlidir. Yazı dizisi
olarak başlattığımız “Türk Dünyası Edebiyatından Okumalar”ın üçüncüsünü de bu sayımızda okuyabilirsiniz.

Türk ordusu, Suriye’de sınır ötesi müdahalede bulunuyor. Dualarımız onlarla. Türklük, kendisini âleme nizam vermekten
sorumlu tutar ve ihtiyaç anında öyle de davranır. Okuyup anlayabildiğimiz ilk metinlerimizden bugüne aynı anlayışı görürüz:
Üze kök tengri, asra yağız yer kılındukta, ikin ara kişi oglu kılınmış. Kişi oglınta üze eçüm apam Bumın Kagan, İstemi Kagan
olurmuş. Olurupan Türk bodunıng ilin, törüsin tuta birmiş, iti birmiş. Tört bulung kop yagı ermiş (Köl Tigin, Doğu Yüzü). (Yukarıda gökyüzü, aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında kişioğlu yaratılmış. Kişioğlunun üzerine atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan tahta çıkmış. Tahta çıkınca Türk milletinin ilini, töresini tutmuş; düzenlemiş. Dört yan hep düşmanmış.). Köl Tigin Bengü Taşı’nda, 8. yüzyılda geçen bu ifadeler, günümüz için de söylenebilir. Yine dört tarafımız hep düşman ve kişioğlunun üzerine bir kağan bekleniyor.
Prof. Dr. Mustafa Kafalı Hoca’mız, 28 Ağustos 2019’da vefat etti ve Türk milleti büyük bir değerini kaybetti. Bu sayımızın
kapağında Hoca’mızı anmak istedik ve Prof. Dr. A. B. Ercilasun Hoca’mızın onun hakkındaki yazısını yayımladık.
Nevzat Kösoğlu’nun ölümünün 6. yıldönümü vesilesiyle, hakkında Prof. Dr. M. A. Okur ve M. S. Sert’in değerlendirmeleri
bu sayıda yer almaktadır. UNESCO, 2019 yılını Kutadgu Bilig Yılı ilan etti. 950 yıl önce yazılan Kutadgu Bilig hakkında,arkadaşımız Prof. Dr. İhsan Kalenderoğlu bir dosya hazırladı. Yine Türk dünyasıyla ilgili olarak geçen sayıda başladığımız “Türk Dünyası Edebiyatından Okumalar”ın ikincisi bu sayıda yer alıyor.


Eylül ayı, Türk Milliyetçileri için 1980’den sonra hayal kırıklığı, acı, hapishane, hücre, idam gibi olumsuz duygu ve çağrışımlarla başlamaktadır. Üzerinden kırk yıla yakın süre geçmesine rağmen binlerce ülkücü şehidi ve özellikle “12 Eylül Cuntası”nın katlettiği şehitlerimizi ve onların aziz hatırasını unutmak mümkün mü? Onları rahmetle anıyoruz: Mustafa Pehlivanoğlu (7 Ekim 1980), Cevdet Karakaş (4 Haziran 1981), İsmet Şahin (20 Ağustos 1981), Fikri Arıkan (27 Mart 1982), Cengiz Baktemur (2 Mayıs 1982), Ali Bülent Orkan (13 Ağustos 1982), Ahmet Kerse (31 Ocak 1983), Halil Esendağ (5 Haziran 1983), Selçuk Duracık (5 Haziran 1983). Bu sayımızda, Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz, ülkemizi, coğrafyamızı ve neredeyse dünyayı bir süredir birinci derecede meşgul eden “Orta Doğu ve Suriye Meselesi”ni değerlendirdi. Kadına yönelik şiddet, ne yazık ki ülkemizin yıllardır kanayan bir yarası. Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi, Avukat Leylâ Sarısoy, konuyu hukuki yönleriyle değerlendirdi. Süleyman Eryiğit Hocamız, gündemden hiç düşmeyecek gibi görünen “evrim” konusunu “ahlak” bağlamında ele aldı. Sinema, Türk milliyetçilerinin çok güçlü olmadıkları bir alan olarak görülmektedir. Dolayısıyla sinemada boy gösteren her ismi bir değer olarak görmekteyiz. Türk Ocaklarında yetişmiş, sinema yönetmeni Alper Çağlar, bu bakımdan önemli bir isim. Bu sayımızda, onunla yapılmış bir söyleşi okuyacaksınız.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmamızla sonuçlanan, kutlu Bağımsızlık Savaşı’nın en çetin çatışmalarının
yaşandığı aydayız. Çok şükür ki bu utku (zafer) dolu, kutlu Ağustos ayı, Türk milletinin tarihinde bir yıldız
gibi parlayan iki büyük galibiyetin şanlı gururunu taşıyor: Malazgirt Savaşı ve Baş Komutanlık Meydan Muharebeleri.
Milletimiz, kaybettiği topraklar ve hükümranlığı henüz sindiremedi; sindirmesi de mümkün değil. Bunu
sindirmek Türklüğe yakışmaz. Bunların hamaset noktasında kalmaması için öncelikli olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi sınırları içinde bayındır, huzur dolu, zenginleşmiş, insanını iyi ve doğru eğiten, vatandaşının her konuda kendinden, her türlü kurum, kuruluş ve kişiden emin olduğu, çevreye duyarlı bir ülke olması için çaba göstermeliyiz. Bir yıl içinde çeşitli vesilelerle kutlamalar yaptığımız ayları fırsat bilip milletimizin şikâyet ettiğimiz konulardaki eksiklerini, davranışa dönmüş eğitim vb. etkinliklerle tamamlamalıyız. Bunu vakit kaybetmeden yapmalıyız, çünkü sınırlarımızın dışındakiler de bizi bekliyor!
Bu sayımızda, Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz ve Nuri Gürgür’ün gündemdeki konuları değerlendiren yazılarının dışında Prof. Dr. Mustafa Turan Malazgirt ve Başkomutanlık Savaşlarını değerlendirdi. 


Türkiye, Mart-Haziran aylarını mahallî seçimlerle geçirdi ve ne yazık ki tartışmaları bitmedi. Bu sayımızda Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz ve Şeref Başkanı Nuri Gürgür’ün seçimle ilgili değerlendirmelerini bulacaksınız. Türkiye, 15 Temmuz ihanetinin üçüncü yılını yaşıyor. Umudumuz, devlet aklımızın bu hainlerin yuvalandığı her türlü yapının farklı ad ve oluşumlarda ortaya çıkmasını ve yaşamasını engelleyici tedbirleri alıyor olmasındadır. Bu sayımızda, Genel Başkanımızın konuyla ilgili bir değerlendirmesini okuyacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri üzerinde en çok tartışılan konulardan biri “millî eğitim” olmuştur. Genel olarak eğitimin millî olması noktasında fikir birliği oluşmuş gibi görünse de “millî olmanın sınırı ve muhtevası” tartışılagelmiştir. Bunun yanında, son yıllarda okula başlama yaşı konusunda bile yap-boz uygulaması ile karşı karşıya kalınmış milletimiz bunda da neredeyse bir “seçim”e yönlendirilmiştir. Prof. Dr. Hasan Bacanlı Hocamız bu sayıda, seçimimizi kolaylaştıracağını düşündüğümüz, okula başlamada “olgunluk” ve “yaş” konusunu ele almıştır. Türk Yurdu, alanında belli bir çizginin üstüne çıkmış sanatçı, yazar, şair vb. isimlerle söyleşiler yapıp yayımlamaktadır. Bu sayımızda, Yayın Kurulu Üyemiz Adnan Şenel’in çini sanatçısı Almıla İdil Kılıç ile yaptığı bir söyleşi yer almaktadır. Gençlik geleceğimizdir. Geleceğimizi kuracak olan gençlerin her şeyden önce vatanını, milletini, milletin vatanda oluşturduğu kültür ve kurduğu medeniyeti vb. değerlerini tanıması şarttır. Eskişehir Şubemiz, Mayıs ayında “21. Yüzyılda Türk Dünyasının Medeniyet Ufku” başlığıyla “VII. Gençlik Kurultayı”nı düzenledi. Yayın Kurulu Üyemiz Prof. Dr. Levent Bayraktar’ın bu Kurultay’da yaptığı açış konuşmasını bu sayımızda yayımladık.

1919 yılı, Türk milleti için önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktasını aydınlatmak, bilmek ve milletin mensuplarının zihninde canlı tutabilmek hayati önemi haizdir. Geçen sayımızda, 1919 yılında başlayan Millî Mücadele Dönemi’nin Türk edebiyatına yansımasını dosya olarak sunmaya başladık. Dergimizin sayfa hacminden dolayı gelen yazıların hepsini yayımlayamadık. Bu sayımızdan itibaren dosya yazılarına devam edeceğiz. Yılsonu itibarıyla bu yazıları kitaplaştırmaya çalışacağız. İlgilenen yazarlarımızın katkılarına da açığız. Bu yıl Millî Mücadele tarihimizi her yönden ele almak hepimizin görevi. 19 Mayıs vesilesiyle Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından düzenlenen “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılında Millî Mücadele” panelinin konuşma özetlerini de bu sayımızda ilginize sunuyoruz. Bu bağlamda Türk Ocağı İstanbul Şubesi, “Haberler” kısmında ayrıntılarını göreceğiniz gibi, millî hafızayı tazeleyecek “Millî Mücadele’nin İşaret Fişeği 1919 İstanbul Mitingleri” etkinlikleriyle önemli katkılarda bulundu. Gezi, söyleşi, portre, kitap üzerine ilginizi çekecek yazılar devam ediyor.

Türk tarihi dünden bugüne sürekli zaferlerle ilerlemiş değildir. Farklı dönemlerde gerilemeler görülmüş, bunalımlar yaşanmıştır. Ergenekon, bu karanlık dönemlerden sadece birisidir. Ergenekon’dan çıkış, önemli bir mücadele destanıdır. Destanın başkahramanı, Türklere yol gösteren Börteçine, bu mücadelenin simgesidir. Ergenekon ve bozkurt, Türklerin bütün zorluklara ve karanlıklara karşı mücadelesinin göstergesi olmuştur. Yakın tarihimizde vatan topraklarımızın işgal edilmesi ve milletimizin sahipsiz kalması, yürekleri burkan bir mağduriyet yaratmıştır. Türk milletinin karanlıktan çıkması ve makûs talihini yenebilmesi için kararlı ve güçlü bir ruha ihtiyaç vardı. Bunu harekete geçirecek bir bozkurt, bir lider gereklidir. Bu bozkurt, Mustafa Kemal Atatürk olarak tarih sahnesinde yerini alır. Millî Mücadele sahnesine çıktığı tarih, 19 Mayıs 1919 olarak kayıtlara geçer. Bu tarih, Türk milleti için bir dönüm noktasıdır. Bu yıl 100. yılını idrak ettiğimiz Millî Mücadele’nin tarihini bilmek ve buradan dersler çıkarmak millî görevimizdir. Bu yıl, Türkiye sathında çok sayıda program ile bu dönem hatırlanacak ve yeni nesillerin millî şuur kazanması sağlanacaktır. Türk Yurdu olarak bu dönemi anma ve anlama bağlamında bir özel dosya çalışması ile katkı sağlamak istedik. 

Nisan ayı, TBMM’nin kuruluşunun 99. Yılı. Meclisler ve milletler, demokrasilerin temel unsurlarıdır. Devlet, demokrasiyle birlikte bir dinî yorum, bir etnik grup, bir sosyal sınıf veya bir hanedan yerine varlığı ve oluşumu uzun tarihî sürece dayanan milletler temelinde teşkilatlanır. Adına “ulus devlet” denilen modern yapıda, bireyin seçme özgürlüğü yönetimin meşru gücünü oluşturur. Devletin eşit yurttaşları, oylarıyla kendilerini yönetmeye aday partileri ve kişileri seçer. Bunun üzerinde başka bir vesayet veya baskı gücü olamaz. Milliyetçilik bunun teminatıdır. Milliyetçiler, milletin bütün üyelerini eşit ve kıymetli görür. Herhangi bir sebeple bir kısmını olumlu veya olumsuz yaftalamayla ayıramaz. Türk milliyetçiliğinin bir fikir hareketi olarak kurulduğu yıllardan beri bu konularda zihin yoran düşünürler ve bilim adamları vardır. Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör gibi kıymetli isimler, milliyetçi dünya görüşü içinde ülkemizin meselelerini aydınlatmaya ve çözmeye çalışmışlardır. Türkiye, birçok sorunla mücadele ediyor; en azından etmeye çaba gösteriyor. Çağın yeni ekledikleriyle birlikte tahlil etmemiz ve çözmemiz gereken bir yığın sorun karşımızda duruyor. Yayın Kurulu’nda Erol Güngör’ün anısına, onun çalıştığı alanlarla ilgili değerlendirmelerin yer alacağı bir dosya veya özel sayı çıkarmaya karar verdik. Prof. Dr. Levent Bayraktar ile birlikte bu konuyu takip ediyoruz. Katkıda bulunmak isteyen yazarlarımızı da yazı yazmaları için davet ediyoruz. Türk Yurdu, ülkemizin düşünce, kültür ve bilim alanına katkıda bulunmaya devam edecektir.
Dr. Fahri ATASOY


İz bırakan insanlar bir toplumun ortak değerleridir. İnsanları birbirine yakınlaştırır ve kaynaştırır. Özellikle bir toplumun şairleri ve ozanları bu görevi layıkıyla yaparlar. Topluma ulaşabilen ve dokunabilen sanatçılar herkesin gönlünde yer edinirler. Şubat ayında bu anlamda milletin gönlünde iz bırakan kıymetli insanlar kaybettik. Ülkücü Hareket’in gür sesi Ozan Arif Şirin, önemli eserlere imza atmış olan bilim insanı Prof. Dr. Kemal Karpat vefat etti. Türk milletinin gönlünde iz bırakarak gittiler. Geriye eserleri ve bıraktıkları hoş seda kaldı. Biz de Türk Yurdu olarak birer yazıyla okuyucularımıza sunmak istedik. Prof. Dr. Şaban Sağlık hocamız Ozan Arif’i “Ömrünü Türk’ü Sevmeye ve Türkü Söylemeye Adayan Bir Dava Adamı” olarak anlattı. Kemal Karpat hocamızı, genç akademisyen Dr. Hatice Güzel Mumyakmaz “Dağı Delen Irmak, Bir Münevver Müverrih” olarak değerlendirdi. Güzel insanları ölümleri vesilesiyle andığımız gibi sağlığında da tanımamız ve değerlerini hissettirmemiz gerekli. Bu konuda başarılı olduğumuz söylenemez ama telafi etmek görevimiz. Fırsat buldukça güzel işler başaran insanları ve çalışmalarını sizlerle paylaşmaya özen gösteriyoruz. Bu ay, Hollanda’da yaşayan ve kendisini kültür rotalarına adamış bir yürüyüşçünün çalışmalarını sunuyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana Kuşatması’nı hareket noktası alarak İstanbul-Viyana arasını Sultanlar Yolu olarak işaretleyen ve rehber kitabını hazırlayan Sedat Çakır, ikinci çalışmasında Sufi Yolu’nu kültür turizmine kazandırdı. Hedefinde İstanbul’dan hareket eden Hicaz Yolu var. Bu çalışmalar, Türk tarihi ve kültürü zemininde bilinç kazandırmak bakımından önemli. Ataların izinden yürümek ve keşfetmek isteyenler için güzel seçenekler oluşuyor. 

Türklük, büyük bir milletin parçası olma idraki olarak milliyetçiliği gerektiriyordu. Bu milliyetçiliği yükseltmek, Türklüğün ve Türk yurtlarının geleceğini aydınlatmak anlamına geliyordu. Özellikle II. Meşrutiyet sonrası ortaya çıkan ortam, Türklerin geleceğini kurtarma ve Türk yurtlarına sahip çıkma isteğini somutlaştırdı. Önce Türk Yurdu Derneği kuruldu, sonra 1911 yılında Türk Yurdu dergisi doğdu. 1912 yılında Türk Ocakları açıldı ve derginin yayınını üstlendi. O gün bu gündür gönlünü Türklüğe vermiş insanlar, Türk Ocağı’nı tüttürmekte, Türk Yurdu’nu yaşatmaktadır. Kimseye muhtaç olmadan ayakta kalmanın yolu gönüllü dayanışmadır. Bu dayanışma olmazsa Türk Yurdu, bağımsız ve güçlü bir ses olamaz. Türk milliyetçiliğini kendisine ülkü olarak benimsemiş gönül erleri sayesinde bu görev sürecektir. Buralarda görev yapanlar geçicidir. Asıl olan Türk Yurdu ve Türk Ocağı’dır.
Gelecek sayılarda buluşmak temennisiyle sağlıcakla kalın…
Dr. Fahri ATASOY

“Türk olmak zordur.” ifadesi, çoğu zaman yaşadığımız bir çile ve sıkıntının ardından kullanılır. Son zamanlarda o kadar çok kullanır olduk ki bunların hepsinde yüreğimizi sızlatan olaylar yaşandı. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bir an çok sevindik. Esir Türklerin bir kısmı özgürlüğüne kavuştu. Sevincimiz çok sürmedi, Karabağ katliamı yüreklerimizi yaraladı ve oradaki sızı devam ediyor. Ardından Çeçenistan’da, Kırım’da yaşananlar hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmayacağını gösterdi. Kerkük, zaten yıllardan beridir Türk olmanın zorluğunu gösteren bir mekân olarak bilindi. Suriye’de Türklerin yaşadığını, çoğumuz iç savaş sonrası öğrendik. Mazlum ve yalnız Türklere örnek çok. Doğu Türkistan’daki Türk varlığından İsa Yusuf Alptekin ve arkadaşları vasıtasıyla haberdar olmuştuk ama unutmayı veya görmezden gelmeyi tercih ettik. Türk olmanın da Türklük mücadelesi vermenin de zor olduğunu şimdilerde daha iyi anlıyoruz. Doğu Türkistan’da her şeyi ile bizden olan kardeşlerimizin feryadı, Türklük için acilen yapılması gerekenin çok olduğunu gösteriyor. Günlük siyasi çekişmeler ve çıkar çatışmaları dışında milletin bütün fertleri için sorumluluk duygusu ahlaki bir görevdir. 
EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY


Türk toplumu Cumhuriyet kurulduğunda büyük oranda köylerde yaşıyordu. Avrupa Yeni Çağ boyunca bilimde, teknikte, siyasette devrimler yaşamış ve sanayileşmeyle birlikte hayat kentlere kaymıştı. Türkiye’de kentleşme Avrupa’ya göre çok geç başladı. Başladıktan sonra ise kontrolsüz bir hâl aldı ve gecekondulaşma biçimine dönüştü. Günümüzde bu gecekonduların yerine “kentsel dönüşüm” projeleri uygulanmaya başladı. Bir taraftan da yüksek binalar ve rezidans adı verilen özel projeler yapılıyor. Dikey mimari Avrupa ve Amerika’da çok önceleri görüldü. Türkiye ise son yıllarda bu binalar ile donatılıyor veya bu binaların işgaline uğruyor. İnsanlar için yeni bir hayat tarzı sunan yüksek binalar yeni bir toplumsal durum ortaya çıkarıyor. Bu gerçekliğin farklı boyutlarıyla aydınlatılması ve analiz edilmesi gerekli. Özellikle 1970’li yıllardan beri köylerden şehirlere göçün hızlandığı Türkiye’de, bu dönüşümün ne getireceği ne götüreceği iyi değerlendirilmeli. Bu amaçla Türk Yurdu Aralık sayımızda konuyu bir dosya çalışması olarak ele aldık. Dosyanın editörlüğünü Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı ve Yayın Kurulu üyemiz Prof. Dr. Serdar Sağlam üstlendi. Değerli akademisyen dostlarımız yazılarıyla katkı sağladı. İlgiyle okuyacağınıza inanıyoruz. Emeği geçen hocalarımıza teşekkür ediyoruz.
Dr. Fahri ATASOY


Ülkemizde ve yakın coğrafyamızda son yıllarda olup bitenler, bize yüz yıl öncesini hatırlatıyor. Osmanlı aydınlarının son çare olarak Türkçülüğe yönelmesi, İstiklal Savaşı yaparken sadece Türk milletine dayanması ve yeni devletin millî bir yapıda olması bir mecburiyet olarak yaşanmıştır. Son yıllarda meydana gelen gelişmeler, bize Mustafa Kemal Atatürk’ü yeniden okuma ve anlama ihtiyacı doğurmuştur. Toplumun bütün kesimlerinde bu ilgi gözlenmektedir. Atatürk ile ilgili kitaplar ve okuyucuların ilgisi bunun somut delilidir. Kasım ayı vesilesiyle biz de Türk Yurdu olarak Mustafa Kemal Atatürk üzerine bir dosya çalışması yaptık. Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Seyfi Yıldırım arkadaşımızın editörlüğünü yaptığı dosya yazılarını ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz. Emeği geçen hocalarımıza teşekkür ediyoruz.
EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY

Bu sayımızda, “Soğuk Savaş” sonrasında bağımsızlıklarını kazanan Türk Devletleri arasında iş birliğini artırmaya yönelik olarak kurulan “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Keneşi”nin kuruluş yıl dönümü vesilesiyle “Türk Birliği”ni dosya konusu seçtik. Türk Birliği kurma amacı, Türk Yurdu dergisinin zaten doğal görevi ve sık sık bu konularda yazılar sunmaya gayret ediyoruz. Türklüğü ilgilendiren her konu, bizim için önceliklidir ve duyarsız kalmamız mümkün değildir. Bu anlamda Türk Dünyası’nda olup bitenleri yakından takip etmeye çalışıyoruz. Son günlerde dünya basınına yansıyan en can yakıcı haber Doğu Türkistan’dan geliyor. Hem Doğu Türkistan’da neler olup bittiğini hem de Çin’in bütün saklama gayretlerine rağmen dünya basınına yansıyan haberleri, sizin ilginize sunmak istedik. Konuyla ilgili yazılar, ikinci bir dosyayı oluşturdu ve Türk Yurdu sayesinde Türk kamuoyuna bilgi hâlinde sunulmuş oldu. Bu vesileyle okuyucularımızın, bu konudaki hassasiyetin artırılması için bilgi paylaşımı yapacaklarına inanıyoruz. Bu sayımızda Tarık Buğra’yı 100. doğum yıl dönümü vesilesiyle anmak istiyoruz. Sanatın kültürümüzün en önemli besleyici damarı olduğuna inanıyoruz ve Türklüğe hizmet eden örneklerini de sizlerin ilgisine sunuyoruz. Bu amaçla geçen ay Ankara’da ilk kişisel resim sergisini açan Mehmet Sağ’ı dergimize konuk ettik. Dergimizin yaşamasına fedakârca katkıda bulunan şubelerimize ve abone olarak bize destek olan okurlarımıza şükranlarımızı iletiyoruz.

EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY


Türkler, çok güçlü ve zengin medeniyetler kurmalarına rağmen son asırlarda ağır mağduriyet ve başarısızlıklar yaşıyor. Bunların sebep ve çözümleri, Türk aydınlarının ana sorunları arasında olmalıdır. Türk Yurdu, milliyetçi bir dünya görüşü ile Türklerin ve insanlığın sorunlarını incelemeye ve çözüm yolları aramaya özen göstermektedir. Milletin dil, kültür ve fikir dünyasındakilerin yanı sıra birçok farklı sorunu var. Bunlardan biri de içinde yaşadığımız doğal ve sosyal çevreyle ilgilidir. Türk medeniyetini yeniçağın şartlarında yeniden inşa edebilmenin yolu, her konuda duyarlılığı artırabilmekten geçer. Türk Yurdu, bu duyarlılık doğrultusunda “Çevre ve İnsan” konusunu bu sayıda gündeme aldı. Yayın Kurulu üyemiz, Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Yaylı’nın editörlüğünde hazırlanan dosya çalışmasına katkıda bulunan hocalarımıza teşekkür ederiz. Medeniyetimizin yükselmesi için gerekli hassasiyetin çoğalmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz.
EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY


Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrası başlayan süreçte bağımsızlıklarını kazanan Türk devletleri bize, Türk dünyası gerçekliğini hatırlattı. Hâlbuki biz bu gerçekliğin zaten bir parçasıydık ve yirminci yüzyılın şartlarında bir anlamda gözlerimizi kapamıştık. Bir avuç Türk milliyetçisinin “Esir Türklere Hürriyet” feryatlarına kulak veren pek olmadı. O esir Türklerin esaretten kurtulmak için şanlı mücadeleleri bile tarih sayfalarında kaldı. Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzade’nin bağımsızlık mücadelesinin benzeri Kazakistan’da verildi. Mustafa Çokay’ın liderliğindeki Türkistan Millî Hareketi, Asya Türklerinin bağımsızlık ateşini besledi. Bugün karşımızda bir “Türk Dünyası” veya Karluk Hoca’nın ifadesiyle “Türkler Dünyası” varsa bu mücadelelerin eseridir. Türkler, bu mücadeleleri çok iyi öğrenmeli ve bu bilgilere göre davranmalıdır. Türk Yurdu, farklı Türk topluluklarının şerefle hatırlanan millî bağımsızlık mücadelelerini gündeme taşımayı bir görev olarak kabul ediyor. Bu amaçla yayın kurulu üyemiz, Doç. Dr. Alper Alp editörlüğünde “Türkistan Millî Mücadelesi ve Mustafa Çokay” başlıklı bir dosya hazırladık. İlginize sunuyoruz. Türk Yurdu, Türklüğün dünya üzerindeki tarihî ve sosyolojik gerçekliğini bilimsel tespitlerle ortaya koymaya devam edecektir. Bu görevi ifa ederken en büyük gücümüz yazarlarımız ve okuyucularımızdır.
EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY

Devlet yönetiminin daha etkili çözüm üretebilmesi arayışı, uzun yıllardan beri gündemimizde. Kısaca “taşra politikacılığı” diyebileceğimiz çıkarcı ve ilkesiz siyasetin egemen olduğu bir demokrasi uygulaması hepimizi rahatsız ediyor. Maalesef siyasi gruplar bu konuda tutarlı bir yol izlemiyor. Son olarak 2016 yılında hükûmet ve meclis ayırımını keskinleştirecek yeni bir sistem referandumuna gittik. Bize özgü “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” halk tarafından onaylandı ve 24 Haziran 2018 tarihinde bu sistemin ilk seçimini yaptık. Artık yeni sistem ile pek çok şey değişecek. Birçoğumuzun endişeleri var ama hepimiz iyi olmasını temenni ediyoruz. Zamanla olumlu ve olumsuz yönlerini göreceğiz. İhtiyaç olursa millet iradesinin bu sistemi de yenileyebileceğine inanıyoruz. Avrupa demokrasilerinin de sancılı bir şekilde geliştiğini biliyoruz. Son aylarda seçim gündemi ülkemizi ve zihinlerimizi çok meşgul etti. Hâlbuki hayat devam ediyor ve Türklüğün dertleri bizi bekliyor. Doğu Türkistan’dan feryatlar yükselirken Çin, küresel gücünü gittikçe arttırıyor. Yeni dünya düzeninde Türkler kritik bir konumda âdeta deneniyor. Biz günübirlik seçim tartışmalarıyla zaman tüketirken asırlık oyunlar düşünülüyor, planlanıyor ve uygulamaya konuluyor. Türk entelektüelleri Türlüğün geleceğini etkileyen bu büyük oyunları takip etmek yerine, basit tartışmalara takılmamalı. Dün Türk dünyasını kıskaca almış SSCB ve komünizm tehlikesi vardı. Bugün tehlikeler her tarafımızı sardı ve en büyüğü de içimizde yeşertilen FETÖ benzeri yapılar. Bunlarla mücadele etmek, duygusal tepki ve öfkelerle olmaz; akıl ve bilimin açtığı bir yolda üretilen siyaset ile olur. Gerçek iktidar ancak buradan geçer. Bunu sağlamak için seçim kazanmak yetmez, çok emek ister. Sabırla Türklüğün millî iktidarını kurmak için gönül seferberliği gerekir.
EDİTÖR
Dr. Fahri ATASOY


Türk Yurdu  Cover - Aralık 2020 Edition

Aralık 2020

Türk Yurdu  - Aralık 2020

Kasım 2020

Türk Yurdu  - Kasım 2020

Ekim 2020

Türk Yurdu  - Ekim 2020

Eylül 2020

Türk Yurdu  - Eylül 2020

Türk Yurdu  Cover - Ağustos 2020 Edition

Ağustos 2020

Türk Yurdu  - Ağustos 2020

Temmuz 2020

Türk Yurdu  - Temmuz 2020

Türk Yurdu  Cover - Haziran 2020 Edition

Haziran 2020

Türk Yurdu  - Haziran 2020

Mayıs 2020

Türk Yurdu  - Mayıs 2020

Nisan 2020

Türk Yurdu  - Nisan 2020

Mart 2020

Türk Yurdu  - Mart 2020

Şubat 2020

Türk Yurdu  - Şubat 2020

Ocak 2020

Türk Yurdu  - Ocak 2020

Türk Yurdu  Cover - Aralık 2019 Edition

Aralık 2019

Türk Yurdu  - Aralık 2019

Kasım 2019

Türk Yurdu  - Kasım 2019

Ekim 2019

Türk Yurdu  - Ekim 2019

Eylül 2019

Türk Yurdu  - Eylül 2019

Türk Yurdu, Türk Yurdu Cemiyetinin fikirlerini yaymak üzere 30 Kasım 1911'de İstanbul'da yayım hayatına başlamıştır. Türk Yurdu Cemiyetinin kapanması üzerine Türk Ocaklarının yayın organına dönüşen ve yayımını günümüze kadar kesintilerle sürdüren Türk Yurdu, yerel süreli yayındır. 

Şubat 1987 - Mart 1989 arasında Türk Ocakları İstanbul Şubesi tarafından İstanbul'da çıkarılmış, Kasım 1989’dan itibaren Ankara'da çıkarılmaya başlanmıştır. 

Mayıs 1996-Ekim 2013 yıllarında Prof. Dr. M. Çağatay Özdemir’in yürüttüğü Türk Yurdu Genel Yayın Müdürlüğünü, Kasım 2013’ten sonra Dr. Fahri Atasoy devralmıştır. Temmuz 1997'de yayımlanan 480. sayısından itibaren de hakemli dergidir. 

Türk Yurdu, yayım hayatına hâlen kuruluş ilkeleriyle devam etmektedir.

1. お客様は、Magzter.com、アプリケーション、およびそのサービスの使用は単独でご自身の責任で行うことに同意します。 Magzter.com、その関連会社、従業員、サードパーティのコンテンツ プロバイダーは、サービスが完全に中断されないこと、エラーがないこと、不正行為に対して確実であることを保証しません。また、Web サイトや製品が期待または約束したとおりの正確な結果が得られることも保証しません。

11. サービスおよびすべての出版物は、「現状のまま」および「入手可能な状態」で提供されます。 MAGZTER、その関連会社、サプライヤー、ライセンサーおよび代理店は、明示的か黙示的かを問わず、商品性、特定目的への適合性、および権利侵害の非侵害に関する黙示的な保証を含むがこれらに限定されない、あらゆる種類の保証を明示的に否認します。上記を制限することなく、MAGZTER もその関連会社、サプライヤー、ライセンサー、代理店も、(I) サービスがお客様の要件を満たすこと、(II) サービスが中断されず、タイムリーに、安全に、またはエラーが発生しないことを保証しません。 III) サービスの使用から得られる情報、または出版物に含まれる情報が正確または信頼できるものである、または (IV) 出版物またはサービスの品質がお客様の期待に応えるものであること。信頼できるインターネット接続とデバイスの取得と維持については、お客様が単独で責任を負います。 MAGZTER は、お客様がコンテンツをダウンロードできないことについては責任を負いません。ダウンロードまたはサービスの使用を通じて取得したマテリアルは、お客様自身の裁量とリスクで行われ、かかるマテリアルのダウンロードに起因するコンピューター システムまたはモバイル デバイスへの損害またはデータの損失については、お客様が単独で責任を負うものとします。口頭か書面かを問わず、お客様が magzter から、またはサービスを通じて、またはサービスから得たアドバイスや情報は、いかなる保証も生じません。

2.お客様は、その情報を真実、正確、最新かつ完全なものに保つために維持し、速やかに更新するものとします。あなたは、自分のアカウントとパスワードの機密性を維持し、自分のコンピュータへのアクセスを制限する責任を負い、すべてのコンテンツとサービスの選択と使用を含む、自分のアカウントで行われるすべての活動に対する責任を受け入れることに同意します。

3. いかなる場合においても、Magzter.com、ウェブサイトおよびアプリケーション上のコンテンツの作成、制作、配布に関与する個人、団体、第三者は、契約上または法的責任を負いません。 Magzter.com の使用中または使用中にお客様に発生した直接的、間接的、付随的、特別、および結果的。 Web サイトに登録するか、アプリケーションをダウンロードすることにより、このセクションに記載されている規定が Web サイトおよびアプリケーションのすべての使用およびコンテンツに適用されることに同意するものとします。

3. Magzter からの事前の書面または許可がない限り、ここに公開されているものはすべて Magzter またはそのライセンサーの専有財産であるため、Magzter から取得したコンテンツを変更、コピー、配布、販売してはなりません。このような不正使用は、著作権法や商標法を含む適用法に違反する可能性があるため、Magzter はこれらを厳しく禁止し、そのような違法行為が証明または検出された場合は、アクセスとアカウントを停止します。また、これらの不正行為によって生じた損害についても責任を負う必要があります。出版物の法的所有者が許可する場合を除き、お客様は、サービスを通じてアクセスした出版物をダウンロードすることによって所有権を取得しないことを承認するものとします。著作権法で明示的に要求されている場合、またはサービスの機能によって許可されている場合を除き、変更、リバース エンジニアリング、公開、送信、表示、譲渡または販売への参加、派生作品の作成、またはいかなる形であっても商業的に利用または提供することはできません。 Magzter およびかかるコンテンツの所有者の明示的な許可なしに、アプリのコンテンツ、出版物、またはそれらの一部を第三者に提供すること。当社は、明示的か黙示的かを問わず、Magzter または Magzter のライセンサーの知的財産に対するライセンスを付与しません。

5. あなたは、Magzter.com が他のユーザーや第三者、またはそのコンテンツのいかなる種類の中傷的、攻撃的、または違法な行為に対して責任を負わないこと、および前述の行為による傷害のリスクは完全にあなたにあることを特に認めます。

8. Magzter は、お客様が本利用規約および Magzter が定めるその他の運用規則に準拠しているかどうかを判断する目的で、お客様が公開および入力したコンテンツを監視するすべての権利を留保します。 Magzter は、コンテンツについて決定を下し、独自の意志で削除する権利を有します。

9. Magzter は出版物の販売代理店であり発行者ではないため、Magzter は雑誌に掲載されている意見、アドバイス、声明、サービス、オファーなどを含むコンテンツに対する編集管理を行いません。したがって、Magzter は、そこで提供される情報や事実、または公式の資格に従って行動する Magzter の認定従業員以外の者がサービスを通じて利用できる情報や事実の正確性や信頼性について責任を負いません。したがって、当社には出版物に対する編集上の管理権がありません。本サービスが提供する出版物で行われた意見、アドバイス、声明、サービス、オファー、または第三者によって表明または利用可能にされたその他の情報またはコンテンツは、それぞれの著者または出版社のものであり、第三者のものではありません。マグザー。 Magzter は、サービスを通じてまたは出版物から得た情報への信頼によって生じた損失または損害に対して責任を負いません。本サービスには、他のインターネット サイトおよびサードパーティのリソースへのリンクが含まれている場合がありますが、Magzter は、そのようなリンクされたサイトで利用可能な通信またはマテリアルについては一切の責任を負いません。これらのリンクは便宜のためにのみ提供されています。サードパーティのサイトにアクセスしたり、サードパーティのサイトを通じて注文したりするときに適用される利用規約を理解するのは、お客様自身の責任です。

不快なコンテンツの詳細（プラットフォーム上のリンクを含む）

お気に入りの作品をダウンロードすれば、いつでもどこでもオフラインで読むことができます

愛する人に Magzter ギフト カードをすぐに贈り、何千ものベストセラー タイトルの中からお気に入りの雑誌や新聞を自由に読めるようにしましょう。

Gift your loved ones with a Magzter Gift Card instantly and give them the freedom to read their favorite magazines from thousands of best-selling titles.

{{magCount}}冊の人気のインターナショナル雑誌からお気に入りの雑誌を自由に選べるMagzterギフトカードを、大切な人に今すぐ贈りましょう。

Girish Ramdas は、世界的なデジタル出版ビジネスで話題を呼んでいる、ニューヨークを拠点とする新興企業 Magzter の共同創設者兼 CEO です。 Magzter は 2011 年のサービス開始以来、150 か国以上から 9,000 万人のユーザーを獲得しており、世界中の 4,500 以上の出版社から数千冊の雑誌、新聞、書籍が提供されています。彼は、印刷物、モバイル、Web 開発を含むクロスプラットフォーム出版において 25 年以上の経験があります。この期間中、彼は 3 つの新興企業を共同設立し、経営して成功を収めてきました。彼は雑誌社のデジタル化を可能にし、デジタル世界でコンテンツの収益化を支援してきました。ギリッシュは、オンライン、モバイル、出版エコシステムにおける深い業界経験により、世界中のプラットフォームにわたるデジタル コンテンツの取得、マーケティング、収益化の専門家となっています。

当社のプラットフォーム上で不快なコンテンツに遭遇した場合、当社はお客様の懸念に対処するために苦情救済ポリシーを導入しました。

Magzter Inc. (「当社」、「当社」、「当社」) は、お客様がご自身の個人情報がどのように使用および共有されるかについて関心を持っていることを承知しています。当社のプライバシー慣行の詳細については、次のプライバシー ポリシー(「ポリシー」) をお読みください。当社が運営するウェブサイトおよびそのサブドメインのいずれかにアクセスするか、当社のモバイル アプリケーションやその他のコンテンツ配信方法(総称して「サービス」) を使用することにより、概要が説明されている慣行およびポリシーに同意したことになります。本ポリシーに記載されており、お客様は、当社がお客様の情報を以下の方法で収集、使用、共有することに同意するものとします。

Magzter Inc. は、世界最大かつ急速に成長しているセルフサービスのクロスプラットフォーム デジタル ニューススタンドで、2011 年の創業以来 9,000 万人を超えるユーザーがおり、40 以上のカテゴリ、60 以上の言語にわたる数千の雑誌や新聞を扱っています。ニューヨークに本社を置く Magzter は、アムステルダム、ロンドン、メキシコシティ、チェンナイ、ムンバイ、ニューデリー、バンガロール、シンガポールに現地拠点を置いており、間もなく他の国にも拡大する予定です。 2011 年 6 月に世界的起業家であるギリッシュ ラムダス氏とビジェイ ラダクリシュナン氏によって設立された Magzter は、世界中の雑誌や新聞の出版社が自社のタイトルのデジタル版を作成し、世界中の消費者に配信できるようにします。

Magzter は、ユーザーに安全なプラットフォームを提供することに尽力しています。 Magzter は、パブリッシャーがコンテンツを配布するためのプラットフォームにすぎないことに注意してください。当社は、当社のプラットフォームで公開されるコンテンツを管理または推奨しません。当社は、発行者の行動またはそのコンテンツに対して責任を負いません。

Magzter は、コンテンツまたはコンテンツの一部が権利を侵害したために損害を被った、または費用が発生した当事者を補償する責任を負いません。 Magzter は、第三者の権利を侵害するコンテンツまたはコンテンツの一部に起因する権利侵害について、民事裁判所で法的措置を講じる責任を負いません。

Magzter は、Magzter GOLD と呼ばれる世界最大の「読み放題」サブスクリプション サービスを提供しています。これにより、デジタル読者は月額サブスクリプション料金で 9,000 以上の雑誌や新聞に無制限にアクセスできます。 Magzter はまた、アプリ向けの革新的な ezRead 2.0 機能により、世界最大の記事数を誇ります。これにより、スマートフォンや小さな画面のモバイル ユーザーは、本来の楽しみ方で雑誌コンテンツを楽しむことができます。読みやすく、素晴らしいビデオと高解像度の写真が付いています。

名前

Magzterでのコンテンツ発行に関するサポートが必要は場合は、このフォームに記入してください

 Magzter に入社する前は、Dot Com Infoway (DCI) および Galatta Media の社長を務めていました。彼の任務には、戦略的マーケティング、パートナーシップ開発、コンテンツの世界的な収益化が含まれていました。 DCI は、2000 年には 3 人だった小さなチームから、2011 年には 300 人にまで成長し、世界中のクライアント向けに Web、ソフトウェア、アプリの開発を手がけていました。

Magzterの開始以来、お客様に最高のニューススタンドテクノロジーとサービスを提供するため、世界各国の組織や機関と提携することに尽力してきました。雑誌の購読を顧客に提供したい場合や単に詳細に興味がある場合など、お気軽にお問い合わせください。Magzterはお客様のビジネスの成長を支援いたします。お問い合わせ内容について、以下の質問票にご記入ください：

{{trailText}}無料でお試しください

{{trialPackText}}無料でお試しください

 DMCA では、元の DMCA 通知を提出した当事者が反対通知のコピーを受け取ってから 10 営業日以内にお客様に対して訴訟を起こさない場合、当社は削除されたコンテンツを復元することができます。

このポリシーは、お客様がサービスにアクセスする際に当社が収集する、個人を特定できる情報(「個人情報」) およびお客様およびお客様のコンピューターまたはデバイスに関するその他の情報の当社の取り扱いを対象としています。以下で詳しく説明するように、当社はお客様から個人情報を収集することがあります。当社はこの個人情報を、当社の製品、サービス、コンテンツ、広告をパーソナライズ、提供、改善するため、またお客様がユーザー アカウントとプロフィールを設定し、お客様に連絡し、特定の製品やサービスに対するお客様のリクエストを満たし、お客様によるサービスの使用状況を分析するため。場合によっては、当社は一部の個人情報を第三者と共有する場合もありますが、これはポイント 4 に記載されているとおりに限られます。

このタイトルは Magzter GOLD サブスクリプションに含まれています

コンテンツの品質を分析し、パブリッシャーに適切なフィードバックを提供するため

当社では、不快なコンテンツに関するあらゆる苦情に対応する苦情担当者を任命しています。

不快なコンテンツに関する苦情は、上記の電子メール アドレスに電子メールで苦情担当者に送信するようお願いします。また、苦情を申し立てる際には、以下の詳細を提供するようお願いします。

さまざまな雑誌、書籍、ニュース、雑誌および出版物関連コンテンツ (総称して「出版物」と呼ばれます) を注文、購読、配信を受け取り、これらの出版物のデジタル版を配信する機能を提供するアプリ

c.また、パーソナライズされた推奨事項を作成するために、アプリケーションの使用に関連する情報も収集します。お客様がサードパーティのアカウント資格情報を当社に提供した場合、お客様がそのような送信を許可した場合、それらのアカウント内の一部のコンテンツおよび / または情報(以下「サードパーティのアカウント情報」) がお客様のアカウントに送信される可能性があること、およびそのサードパーティのアカウントが当社のアカウントに送信される可能性があることを理解したものとします。サービスに送信される情報は、本ポリシーの対象となります。

 f.当社が収集する個人情報により、当社はお客様のリクエストに対応し、当社の製品とサービスを改善し、お客様に表示される広告とコンテンツをカスタマイズし、新製品についてお客様に連絡することができます。

は、2011 年の設立以来 9,000 万人を超えるユーザーがおり、40 以上のカテゴリと 60 以上の言語にわたる数千の雑誌や新聞を擁する、世界最大かつ急速に成長しているセルフサービスのクロスプラットフォーム デジタル ニューススタンドです。ニューヨークに本社を置く Magzter は、アムステルダム、ロンドン、メキシコシティ、チェンナイ、ムンバイ、ニューデリー、バンガロール、シンガポールに現地拠点を置いており、間もなく他の国にも拡大する予定です。 2011 年 6 月に世界的起業家であるギリッシュ ラムダス氏とビジェイ ラダクリシュナン氏によって設立された Magzter は、世界中の雑誌や新聞の出版社が自社のタイトルのデジタル版を作成し、世界中の消費者に配信できるようにします。

 n.また、ユーザーが当社の利用規約を遵守していることを確認するために、使用状況情報も使用されます。たとえば、ユーザーの使用状況情報は、ユーザーが雑誌やその他のコンテンツを許可された回数、または許可された数のデバイスにのみダウンロードしていることを確認するのに役立ちます。

これにより、デジタル読者は月額購読料で 9,000 以上の雑誌や新聞に無制限にアクセスできるようになります。 Magzter はまた、アプリ向けの革新的な ezRead 2.0 機能により、世界最大の記事数を誇ります。これにより、スマートフォンや小さな画面のモバイル ユーザーは、本来の楽しみ方で雑誌コンテンツを楽しむことができます。読みやすく、素晴らしいビデオと高解像度の写真が付いています。

Türk Yurdu - Aralık 2020

Türk Yurdu - Aralık 2020

この問題で

Türk Yurdu Magazine Description: